Yüce Allah'ın Yenilenlere Seslenişi | Tevhid Dergisi 113. Sayı Sesli Makale | Halis Bayancuk Hoca Yazının Tamamına Erişmek İçin: https://tevhiddergisi.org/makaleler/y... Allah’ın adıyla, Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun. Es-Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakatuhu, Allah (cc) her birinize af ve afiyet ihsan eylesin. Ramazanı arınmaya, affa ve O’na yakınlaşmaya; bayramı da sevinç ve huzura vesile kılsın. Bayramınız mübarek olsun. Yüce Allah’ın Yenilenlere Seslenişi “Ey iman edenler! Sabredin, sabırda yarışın/birbirinize sabrı tavsiye edin ve nöbet tutun. Allah’tan korkup sakının ki kurtuluşa eresiniz.”[1] Okuduğumuz ayet, Uhud Savaşı’nda yenilgiye uğramış sahabeye hitap etmektedir. Hâliyle tüm yenilmiş toplumlara, birinci dereceden de bizlere seslenmektedir. Zira ümmet olarak bizler, yenilmiş durumdayız. Yenilgi aldığımızın farkında ve çıkış yolu aramaktayız. Ayet önce dört aşamalı bir yola dikkat çekmekte, sonra dört aşamalı yolun bizleri ulaştıracağı neticeyi göstermektedir. O da felah, yani kurtuluştur. Şimdi ayete yakından bakalım: Ey İman Edenler! Ayet-i kerime, “Ey iman edenler!” hitabıyla söze başlar. Yenilmiş bir ümmete felahın yolunu gösteren bir ayetin, “Ey iman edenler!” nidasıyla söze başlaması, önemli hikmetler ihtiva eder. Bunlardan bazılarına şöyle işaret edebiliriz: Bir ümmetin yenilmiş olması, onlardan iman vasfını zail etmez. Yüce Allah’ın sancağını yere düşürmek bir kusur olsa da Allah (cc) kullarını dergâhından kovmaz. Yeter ki iman vasfını terk etmesin, O’ndan yüz çevirmesinler. Yüce Allah’ın yanındaki değerimiz; başarılarımız veya yenilgilerimizle değil, iman vasfımızla belirlenir. İmanımızı koruduğumuz müddetçe yenilmiş veya zafer kazanmış olmamızın bir önemi yoktur. Bu nida, aynı zamanda tesellidir. Allah Resûlü’ne (sav) itaat etmedikleri için yenilen ve her şartta onu koruyacaklarına dair verdikleri sözü çiğneyen ashaba, Yüce Allah’ın uzattığı rahmet elidir. Bu, O’nun (cc), kullarına olan rahmet ve şefkatinin tecellisidir. Ne yaparlarsa yapsınlar onların ellerini bırakmamakta ve Rabblerine dönecekleri açık bir kapı bırakmaktadır. Bu önemlidir. Zira yenilenler, kaçma/saklanma eğilimi gösterirler. Kendilerini suçlar görünüp gerçekte dinlerini, yenilgiyi takdir eden Yüce Allah’ı suçlarlar. Şayet bu evrede onlara geri dönüş fırsatı sunulmazsa şeytanın iğvasıyla savrulurlar. Sahabeden İbni Mesud (ra) şöyle der: “ ‘Ey iman edenler!’ nidasını duyduğunda can kulağıyla dinle. Ya bir emre ya da nehye muhatap olacaksın.”[2] “Ey iman edenler!” nidasının ardından dört ayrı emir gelmiştir. Müminlerin bu emirleri cankulağıyla dinlemesi gerekir. Sabredin! “S-b-r” kökünden türeyen sabrın, üç ayrı kök anlamı vardır. İlki engel olmak, hapsetmektir. İkincisi bir şeyin zirvesi, tepesidir. Üçüncüsü bir taş cinsidir. Sert ve yılmaz kayalara, bu kökten türeyen “sabura” denilir.[3] Yüce Allah’ın emrettiği sabır, insanı nefsî arzularından alıkoyması ve Yüce Allah’ın emir, nehiy ve kaderine karşı gelmekten menetmesidir. Bu yönüyle sabır, insanın, kendisine karşı verdiği kulluk mücadelesidir. Bir yanda insanın nefsi ve zaafları; diğer yanda Rabbinin buyrukları ve takdiri vardır. İnsan nefsi isyandan, fücurdan, tembellikten, boşvermişlikten… yanadır. Şeriat ve kader ise insanı sorumluluk altına almaktan, onu eğitmekten ve onu zorlayarak potansiyelini açığa çıkarmaktan yanadır. Bu çekişmede sabır, kulun kendi nefsine ve arzularına karşı direnmesidir. Yine sabır insanın kendi zirvesine, en yüce kulluk ufkuna yücelmesidir. Zira her insanın bir içinde bulunduğu hâl, bir de ulaşabileceği bir kulluk zirvesi vardır. Bu zirveye ulaşmanın yollarından biri sabırdır. İnsanın potansiyelini kullanması için sabra ihtiyacı vardır. Zira insan zorlanmadan, direnmeden, mücadele vermeden Yüce Allah’ın bahşettiği potansiyeli kullanamamaktadır. Son olarak sabır, insanın direnç ve mücadele azmi kazanması, bir kaya gibi çetin olmasıdır. İnsana mücadele ve direnme azmi kazandıran vesilelerden biri de sabırdır. İnsan/Toplum, hayatın her ânında, sürekli imtihan hâlindedir. Yüce Allah ya verdiği bir nimetten onun şükrünü ya da bir mahrumiyetten dolayı onun sabrını sınamaktadır. Yine insan, her ân Yüce Allah’ın bir emrine veya nehyine muhataptır. Yani, her ân emre ve nehye icabet etmeyen nefsini yola koymak, sabretmek zorundadır. Hâliyle sabır, müminin hayatının parçası, şeriat ve kader imtihanına karşı en güçlü azığıdır. Kur’ân ve Sünnette sık sık tekrar emredilmesinin bir hikmeti de budur. Evet, sabır bu davanın takvayla birlikte en önemli azığıdır. #allah #makale #uhud #makale #HalisBayancuk #EbuHanzala #TevhidDergisi #SesliMakale
DAHA FAZLA GÖSTER
DAHA AZ GÖSTER
0 YORUM:
Yorumlar